Dilovası'nda kaçak atık sahasındaki yol çalışması, işçileri ve kasabayı tehlikeli asbeste maruz bırakıyor

Yalıtım üreticisi şirketin adını taşıyan 12 bin metrekarelik İzocam Tepesi, onlarca yıldır halk sağlığını tehdit eden bir saatli bombaydı. Yeni başlayan bir yol çalışması ise tartışmaları daha da kızıştırabilir.

By Dilan Pamuk, Vedat Örüç
09 April 2024

Dilovası'nın yeni yol yapım projesinde çalışan inşaat işçileri, potansiyel bir ölüm tuzağını kazdıklarından habersiz. Ayaklarının altındaki haftalardır kazdıkları toprak, yerel halkın 'İzocam Tepesi' olarak adlandırdığı 12 bin metrekareye yayılan, kanuna aykırı bir şekilde alana terk edilmiş tonlarca yalıtım malzemesi ile tehlikeli asbest içeren enkaz barındırıyor.

The Black Sea, Türkiye'nin gelişen sanayiye bağlı olarak en çok kirletilen bölgelerinden biri olan Kocaeli’nin küçük kasabalarından Dilovası'ndaki 30 yıldır dizginlenemeyen endüstriyel büyümenin sonuçlarını araştırdığı Toksik Vadi projesi kapsamında 2019 yılında bu tehlikeli tepenin varlığını Medyascope ile birlikte ortaya çıkarmıştı.

O dönemde, akredite bir laboratuvarda test edilmek üzere numune toplamak için bir asbest uzmanıyla birlikte çalışmıştık. Sonuçlar, alanda büyük miktarlarda yalıtım malzemesi olarak kullanılan cam yünü bulunduğunu göstermişti. Cam yünü, binalarda izolasyon malzemesi olarak kullanılan, silis kumunun formaldehit-fenol bağlayıcılarla çok yüksek sıcaklıkta eritilmesiyle elde edilen tahriş edici bir madde.

Yaptırdığımız testler bu atığa yer yer krosidolit, krizotil ve amosit olmak üzere üç tür asbest içeren elyaflı çimento karıştığını da ortaya çıkarmıştı. Elyaflı çimento, cephe kaplamalarında ve çatılarda kullanılan bir malzeme. Fibro-çimento ya da atermit olarak da adlandırılıyor.

Yasadışı atık sahasının kaynağına ilişkin kanıtlar, Türkiye'nin ilk cam yünü yalıtım malzemeleri üreticisi ve 1965’te Dilovası'nda fabrika açan ilk şirketlerden biri olan İzocam'a işaret ediyor. İzocam bugün Fransız Saint-Gobain ve Kuveytli Alghanim Industries şirketlerine ait. Eski çalışanlar ve yöre halkı, şirketin fabrika atıklarını 1980'lerde düzenli olarak kasabanın tepelerine döktüğünü belirtiyor.

The Black Sea, Mart ayında İzocam Tepesini bir kez daha ziyaret etti. Taşeron firma Menga İnşaat'ın çalışanları, işle ilgili herhangi bir tehlikeden haberdar olmadıklarını ve kendilerine herhangi bir özel ekipman verilmediğini söyledi.

Bir iş makinesi operatörü “Burası hakkında hiçbir bilgim yok. Sadece buranın eskiden çöp döküm alanı olduğunu biliyordum ama üstlerimiz riskli bir alan olduğu konusunda bizi hiç uyarmadı,” diyor. “Haftalardır burada çalışıyoruz; umarım bir sıkıntı yaşamayız. Zaten çıkardığımız toprağı da yamaçtan aşağı döküyoruz, sorun olsaydı müdahale ederlerdi herhalde.”

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, tepenin zararlı yalıtım atıkları ve asbest içerdiğini yıllardır bildiği halde, en akıl almaz adımı attı; tepeyi kazmaya başladı.

İşçiler "karanlıkta gidiyor"

Uzmanlar, akciğerlerdeki tek bir mikroskobik lifin ölümcül olabileceğini, bu nedenle de asbestin havaya salınmasının tehlikeyi en yüksek boyuta taşıdığını, solunduğu takdirde akciğer zarı kanseri olarak da bilinen mezotelyoma ve diğer kanserlere neden olabileceğini ifade ediyor. Asbeste maruz kalmanın sonuçlarının ortaya çıkması ise genelde onlarca yıl sürüyor ve tedavisi bulunmuyor.

Bu nedenle asbest bertarafı yasalarla sıkı bir şekilde düzenleniyor. Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyesi ve iş sağlığı ve güvenliği uzmanı Prof. Dr. Yücel Demiral, yapılan inşaatın "tehlikeli" olduğunu ve derhal durdurulması gerektiğini belirtiyor.

Demiral, işçilerin asbestli bölgede güvenli bir şekilde çalışabilmesinin hiçbir yolu olmadığını söylüyor. Asbestin yasal koşullar altında kalifiye uzmanlar tarafından bertaraf edilmesi gerekiyor. “Kişinin soluduğu havada asbest olmaması için tamamen kapalı, ‘scuba’ dediğimiz bir sistem kullanılması gerekiyor.” Bu da tehlikeli madde giysisi, hava geçirmez kumaşlar ve dekontaminasyon prosedürleri anlamına geliyor.

Mevcut çalışma şartları yalnızca işçiler için değil onların etkileşime girdiği herkes için de ciddi bir risk teşkil edebiliyor. Demiral, “İşçiler asbesti kıyafetleriyle evlerine taşıyabilirler,” diyor. “Eşleri ve çocukları maruz kalabilir. Buradaki asbest, toplumu tümden ilgilendiren bir şey haline gelebilir.” Demiral, “Şu anda işçilerin yaptığı “karanlıkta gitmeye benziyor,” diye ekliyor.

Durumla ilgili olarak Menga İnşaat’a ulaştıysak da şirket sorularımıza yanıt vermedi. Ancak bölge sakinleri sahadaki çalışmaların hız kesmeden sürdüğünü doğruladı.

Vedat_Dilovasi.jpg

Alandaki tamirat işçileri öğle yemeği molasında. Gazetecimiz bir "İzocam" parçası tutuyor. (Fotoğraf: Ali Tahir Kaya)

"Dağ yaptılar buraya"

İzocam Tepesi, 1980'lerden bugüne dek Dilovası'nın Orhangazi Mahallesi sınırında yer alıyor. Bölgede zaman geçirdikten sonra kızarıklık ve nefes alma sorunlarından muzdarip olan yöre halkı, öteden beri tepe konusunda temkinli davranıyor. Çobanlar, sürülerinin bu bölgenin yakınında dolaştığında hayvanların hastalandığını ya da ayaklarında tahriş ve enfeksiyon oluştuğunu bildiriyor.

Mart ayında konuştuğumuz, tepenin bulunduğu bölgede onlarca yıldır yaşayan üç çocuk babası Ahmet Durmaz, kaçak atık sahasının zaman içinde oluştuğunu ve yerleşim alanının önüne kadar genişlediğini ifade ediyor.

Durmaz, “Bu yoldan itibaren komple İzocamdır burası,” diyor. “Dağ yaptılar buraya. Normalde temizlenmesi lazım, ama İzocam getirdi pisliği yığdı, oldu bitti.”

Durmaz, yetkililerin, toplumu bir başka sağlık riski konusunda daha bilgilendirmeyerek ya da yeni yol yapımı planı konusunda halka danışmayarak ihmalkâr davrandığına inanıyor. "Zaten Dilovasında herkes astım hastası, bunu kimse inkar edemez. Bize köprü yapacağız falan diye herhangi bir bilgi de sunmadılar.”

The Black Sea, Saint-Gobain’le iletişime geçti. Şirketin medya ilişkileri yöneticisi Laure Bencheikh gönderdiği e-postada "İzocam tarafından üretilen cam yünü ürünlerin asbest içermediğini ve hiçbir zaman da içermemiş olduğunu" ve şirketin sadece izin verilen atık sahalarını kullandığını söyleyerek beş yıl öncekine benzer açıklamalarını tekrar etti.

İzocam Tepesi hiçbir zaman resmi izin verilmiş bir atık sahası değildi. Şirket, büyük miktarlarda cam yünü ve taş yünü ile asbestin kaynağı olan atermitin - fiber çimento çatı kaplaması - nasıl oraya ulaştığına veya İzocam atığı olmadığından nasıl emin olduklarına dair bir açıklama yapmadı.

2019 yılında, İzocam'ın Dilovası'ndaki fabrikasının 1980'li yıllardan kalma bir fotoğrafını yayımlamıştık; fabrikanın eski işçileri bu fotoğrafın, defolu yün ve inşaat molozlarının boşaltıldığı bir atık sahasını gösterdiğini, ancak daha sonra bu atıkların köyün dışındaki yasadışı atık sahasına taşındığını söylemişti.

Izocam_plant_1980s.jpeg

İzocam fabrikasının 1980lerden bir görüntüsü. (Fotoğraf: TBS)

"Mesele sümenaltı oldu"

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, yıllar boyunca sorunu büyük ölçüde görmezden geldi. En az bir defa alanın üzerini toprakla örtmeye ve ağaç dikmeye çalıştı, ancak bu ağaçların tümü kurudu. The Black Sea’nin 2019'daki haberinin ardından, yerel halk belediyeyi veya İzocam'ı sahayı temizlemeye itme çabalarına girişti.

Dilovası Ekoloji ve Sağlık Derneği (EKOSDER) Başkanı İsmail Sami, “Orada asbest olduğunu The Black Sea haber yapana kadar bilmiyorlardı, haberden sonra mevzuyla alakalı gündem oluştu,” diyor.

Sami, konuyu Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanıyla da görüşmüş. Ancak Daire, materyali gerekli şekilde bertaraf ederek alanı rehabilite etmeye yönelik herhangi bir adım atılmasıyla asbestin Dilovası’nın üstüne yayılarak daha ciddi bir sorun ortaya çıkacağından endişe duyulduğunu ifade etmiş.

Sami, “Bu görüşme sadece bir kere olmadı, defalarca oldu,” diye ekliyor. “Hatta bir halk sağlığı uzmanı da belediyeye geldi, belediye başkanıyla bu konuyu görüştü.” Sonrasında daire başkanı görevden ayrıldığında ise konu bir daha konuşulmamış. “Mesele o ara sümenaltı oldu.”

İsmal Sami, yol çalışması başlamadan önce, belediyenin alandaki atıkların üstünü kapattığını söylüyor. “Üstünü kapatmış, ama sadece deyim olarak; yoksa üstünü de tam olarak kapatmamışlar toprakla.”

Izocam_Hill_cropped.png

Kırmızı ile işaretli alan, izinsiz atık sahasının 2019'dan bir drone görüntüsünü ve şu anki yol inşa sahasını gösteriyor. (Fotoğraf: Medyascope)

"Olduğu gibi bıraksalardı daha iyiydi"

Tepenin ıslah edilmeden bırakılması halihazırda bir halk sağlığı riski oluşturken, belediyenin inşaata izin verme kararı bu tehlikeyi daha da artırıyor. Dr. Yücel Demiral, “Tehlikeli bir şey yapılıyor şu anda” diyor.

“Orada belki de üstü kapanmış olan bir şeyi havaya saçıyoruz. Bunu yaparak asbest kontrolsüz bir şekilde etrafa saçılıyor. O yüzden bu şekilde çalışmanın sürdürülmesi çok uygun değil. Çünkü duran bir şeyi şimdi kazıp açığa çıkarıyorlar, havaya karışıyor.”

Yolun yapılış amacı Orhangazi ve Turgut Özal mahallelerini birbirine bağlamak ki bu da inşaatın bir hastane ile okulun da aralarında bulunduğu ve bir huzurevi inşa edilmesi planlanan yeni yerleşim yerlerine yakınlığı konusunda da endişelere yol açıyor.

Demiral, çevrede potansiyel olarak korunmasız insanların yaşıyor olmasının durumu “daha da beter” kıldığını açıklıyor. "Burası açık bir alan ve yakında yaşam alanları var. Burada tüm canlıların bununla karşılaşma potansiyeli var. Okul çocuklarının ise mezotelyoma ile kanser açısından daha büyük risk altında olduğunu söyleyebiliriz.”

Dilovasi_child.png

"Okul çağındaki çocuklar, asbest kaynaklı mezotelyoma ve kanser açısından daha büyük risk altında." (Fotoğraf: Vedat Örüç)

İzocam tepesinin teşkil ettiği tehlikeler yalnızca asbestle sınırlı değil. Cam yünü atığına da müdahale edilmesi şart; zira Dr. Demiral’a göre “Bu lifler alerji ya da bağışıklık sistemiyle ilgili başka hastalıklara da yol açabilir.”

Çevre Mühendisi Utku Fırat, The Black Sea’ye verdiği demeçte, yasalara göre Kocaeli’nin ilgili departmanına veya Çevre Şehircilik Bakanlığı’na tek bir şikâyette bulunulması durumunda devletin inceleme başlatması ve tehlikeyi ortadan kaldırması gerektiğini dile getirdi. Fırat aynı zamanda “çevrenin taksirle kirletilmesi” nedeniyle cezai yaptırımların da söz konusu olabileceğini belirtiyor. “Çevre Bakanlığı ile savcılık atık sahasını incelemek için birlikte çalışma yürütmeli. Sorumluların belirlenmesi sonrasında cezai yaptırımlar uygulanabilir.”

Return to stories


Follow us