“Yüzyılın Zehri"

PFAS’ın “mucize kimyasal”dan küresel halk sağlığı krizine uzanan hikâyesi

by Sarah Pilz, Craig Shaw

16 January 2025

1998 yılında ABD’nin Batı Virginia eyaletindeki Parkersburg şehrinde yaşayan çiftçi Wilbur Tennant bir avukat tutmaya karar verdi. İnekleri teker teker ölüyordu. Yaklaşık bir yıl içinde kaybettiği inek sayısı 150’yi geçmişti; Tennant’ın gözleri önünde burunlarından kan geliyor, ağızlarından köpük çıkarıyorlardı, nedeni anlaşılmayan hastalıklara yakalanıp can veriyorlardı.

Tennant ailesinin çiftliği Parkersburg’un birkaç kilometre dışında yer alıyordu. Dry Run Creek isimli bir dere hem çiftliğin hem de ineklerin otladığı tarlaların yanından geçiyordu. Bir gün derenin yüzeyinde beyaz, sabunumsu bir köpük biriktiğini gören Tennant, bu köpüğün içinde ineklerini hasta eden bir şey olabileceğinden şüphelendi. Dere boyunca yürümeye başlayan çiftçi sonunda suya yeşil bir sıvı boşaltan bir tahliye borusuyla karşılaştı. Boru, DuPont’a ait bir atık sahasına bağlıydı. Teflon’u icat etmiş milyarlarca dolarlık bir şirket olan DuPont’un Parkersburg şehri üzerinde güçlü bir etkisi vardı.

Tennant büyük bir hukuk firmasının ortağı olan çevre avukatı Robert Bilott’a ulaştı. Bilott aslında “karşı tarafın” avukatıydı, daha önce DuPont da dâhil olmak üzere kurumsal müvekkiller için çalışmıştı. Bilott, Tennant’ın avukatı olmayı kabul etti. Daha sonra New York Times’a verdiği demeçte, çocukluğunda yaz aylarını Parkersburg’da yaşayan büyükannesinin yanında geçirdiğini ve bu davayı büyükannesinin hatrına aldığını anlattı. 25 yıl önce Tennant davasını kabul ettiğinden beri Bilott kariyerini per- ve polifloroalkil maddelerin (kısaca PFAS) tehlikelerini ortaya çıkarmaya adamış. Açtığı her bir davayla endüstri tarafından onlarca yıldır örtbas edilen bu benzeri görülmemiş kirliliğin ve küresel sağlık tehdidinin boyutlarını ortaya koyuyor.

Sadece Tennant ile başlayan dava, içme suları DuPont’un kimyasal tesisi tarafından kirletilen 70.000 Parkersburg sakininin de müdahil olduğu toplu bir davaya dönüştü. 1998’de başlayan dava 2017’de uzlaşma sonucu 671 milyon dolarlık bir tazminatla davacıların lehine sonuçlandı.

Wilbur Tennant’ın Robert Bilott ile tanışmasının üzerinden otuz yılı aşkın bir süre geçti. Bugün Avrupa Kimyasallar Ajansı (ECHA) 10.000’den fazla kimyasal maddeyi kapsayan PFAS grubunun tamamını AB genelinde yasaklamayı öneriyor. Brüksel’de ve Avrupa genelinde bu yasağı savunanların karşısında PFAS’a bağımlı ve çıkarlarını korumaya kararlı bir küresel endüstri ile lobicileri duruyor.

Bilott’a göre bu yaşanan şaşırtıcı değil. DuPont’a karşı ilk davayı açtığında ABD’de aynı oyunlarla karşılaştığını söylüyor. Forever Lobbying Projesi’ne konuşan Bilott “İnanılmaz derecede zordu” diyor. “Yani şirketler tarafından çok dikkatlice planlanmış, çok iyi koordine edilmiş bir dezenformasyon kampanyası vardı. Bu şirketlerin elinin altında çok fazla kaynak ve stratejik yerlerde, yüksek mevkilerde insanlar var.”

Bilott, endüstrinin birincil lobi stratejilerinden biri olan şüphe yaratma taktiğiyle bizzat karşı karşıya kaldığını belirtiyor. “Beni bir şeyler uyduruyormuşum gibi, sanki yersiz bir korku yaratıyormuşum gibi göstermeye çalışıyorlardı.” Ancak Bilott gerçeklere odaklandığını ifade ediyor: “Şirketlerin kendi belgelerini incelemeye devam ettim; kendi bünyelerindeki bilim insanlarının, kendi avukatlarının yaptığı açıklamalara, şirketlerin kendilerinin söylediklerine baktım ve böylece gerçek ortaya çıktı.”

Okumak üzere olduğunuz, iki Amerikan kimya devi 3M ve DuPont'un mucizevi ancak ölümcül olma ihtimali olan bir kimyasal madde grubunu geliştirip satmalarının, bunların sağlık ve çevre risklerini yıllarca gizlemelerinin ve nihayetinde "sonsuz kimyasallar" adı verilecek olan PFAS'ın bütün dünyaya yayılmasına yol açmalarının hikâyesi.

ÖRTBAS

1950'lerin başında DuPont, Teflon üretimi için ihtiyaç duyduğu kimyasal PFOA’yı 3M’den satın almaya başladı. 3M’de çalışan bir bilim insanı fareler üzerinde deney yapmış ve perflorooktanoik asidin (PFOA) farelerin kanında biriktiğini ortaya çıkarmıştı. Bu bilgi DuPont’la paylaşılmadı. DuPont’un Teflon üretimi gittikçe arttı, o arada 3M bu mucizevi kimyasal için başka bir kullanım alanı daha keşfetti ve Scotchgard ile Scotchban’ı piyasaya sürdü. Bu ürünler eşyaları suya ve lekelere karşı koruyordu. Takip eden yıllarda 3M ve DuPont ürünleri milyonlarca ev ve işyerinde vazgeçilmez hâle geldi. Ancak bu ürünlerin toksisitesi sıkı bir şekilde korunan ticari bir sır olarak kaldı. Ta ki Wilbur Tennant’ın inekleri hastalanmaya başlayana kadar.

1999 yılında avukat Bilott, Parkersburg’da DuPont’a karşı federal bir dava açtı. Dava üzerinde çalışmaya başladıktan birkaç ay sonra DuPont’un Çevre Koruma Ajansı’na gönderdiği ve içinde ‘PFOA’ kısaltması geçen bir mektupla karşılaştı. Bilott, DuPont’tan bu maddeyle ilgili daha fazla belge istedi, şirket bu talebi reddetti. Bilott o anda henüz farkında değildi ama yalnızca birkaç şirket içi yetkilinin varlığını bildiği bir kimyasalla ilgili somut kanıt bulmuştu.

2000 yılında bir mahkeme kararı sayesinde DuPont bu gizemli kimyasal ile ilgili tüm belgeleri teslim etmek zorunda kaldı: belgeler yıllara yayılmış şirket içi yazışmaları ve gizli çalışmaları içeriyordu. Bilott yavaş yavaş yapbozun parçalarını bir araya getirmeye başlamıştı: “Bütün belgelerin üzerinden geçmek ve hikâyenin bütününü görmek epey zaman aldı. Ancak sonunda bunun Batı Virginia’daki tek bir çiftlikten çok daha büyük bir mesele olduğunu anladık” diyor.

Bilott’un artık 3M ve DuPont’un her şeyi en başından beri bildiğini ortaya koyan belgelere erişimi vardı. PFAS’ın bütün Amerikalıların kanına karışabileceğini ve kanda kalmaya devam edip birikebileceğini bu kimyasalı üretmeye başladıklarından beri biliyorlardı. 3M’in fareler üzerindeki 1950 yılı çalışmasından altı yıl sonra, Stanford Üniversitesi’ndeki araştırmacılar PFAS’ın insan kanındaki proteinlere yapıştığını keşfetmişti. 1961’de 3M’de başka bir bilim insanı, PFAS kimyasallarının fare ve tavşanların karaciğerlerini büyüttüğünü gösteren araştırma bulgularını şirkete bildirmişti. İki yıl sonra, 3M içinde dağıtılan bir teknik el kitabı PFAS’tan toksik madde olarak bahsetmişti. DuPont’un yaptığı başka bir çalışma ise PFAS’ın karaciğer hasarına ve dalak büyümesine neden olduğunu ortaya koymuştu.

Sonraki yıllarda 3M ve DuPont’taki bilim insanları tarafından yapılan ve yayımlanmayan bir dizi çalışma, PFAS’ın neye temas etse yıkıcı sağlık sonuçlarına neden olduğunu ortaya koydu: fareler, sıçanlar, tavşanlar, köpekler, maymunlar. Ancak şirketler bu konuda sessiz kaldı.

GİZLENEN HALK SAĞLIĞI TEHDİDİ

Bilott’un önündeki belgelerde onlarca yıllık bir aldatmacanın hikâyesi vardı: “Modern zamanlarda, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde böyle bir şeyin yaşanabileceğine gerçekten inanamadım. Bu kirliliğin devam edebilmesi bir yana, aktif olarak örtbas edilebilmesi çok şaşırtıcıydı.” Bilott’un büyük kimya şirketlerinin de dâhil olduğu kurumsal müvekkil tecrübesi bile anlamsız kalmıştı: “Gördüklerimin gerçekten yaşandığını kabul etmem çok uzun sürdü çünkü bu, başka şirketlerde karşılaştığım bir şey değildi.”

PFAS ve insanlar üzerindeki etkileri hakkında 3M ve DuPont’un kamuoyundan gizlediği veriler yıllar boyunca üst üste birikmişti. Belgeler arasında 1970’lerin başlarına tarihlenen, DuPont’ta çalışan bilim insanlarının PFAS’ın “solunduğunda son derece toksik” olduğunu belirttiği ve gıda ambalajları için güvenli bir PFAS seviyesi olmadığı konusunda 3M’i uyardığı iç yazışmalar bulunuyordu.

1977’de 3M, Scotchgard ürününün içerdiği kimyasal PFOS’un “beklenenden daha toksik” olduğunu tespit etti. İki şirket 1980’lerin başında PFAS’ın gelişim aşamasındaki fetüslerin gözlerine zarar verebileceğini öğrendiğinde, kadın çalışanlarını şirketler içinde başka pozisyonlara yönlendirdi. “Uzun süre bunların neden yaşanıyor olduğunu gerçekten anlayamadım. Bir açıklaması vardır diye düşünmeye çalışıyordum. Bu kadar büyük bir halk sağlığı tehdidinin tamamen fark edilmeden devam ediyor olması son derece rahatsız ediciydi” diye ekliyor Bilott.

Kısa bir süre sonra PFAS’ın bağışıklık sistemine de zarar verme ihtimalini fark eden 3M, işçilerinin kanında artan PFAS seviyelerini belgelemeye başladı. 1989’da yapılan bir diğer 3M çalışması, işçilerde artan kanser oranlarını ortaya koydu. 1992’ye gelindiğinde DuPont da kendi işçileri arasında benzer kanser sorunları tespit etti. Ancak iki şirket de kamuoyuna veya yetkililere potansiyel riskler hakkında bilgi vermedi.

“Şirketler bu kimyasallar konusunda kimseyi uyarmıyordu çünkü çalışanlara, kamuoyuna ve bu konuda soru soran herkese bu kimyasalların hiçbir risk taşımadığını söylüyorlardı,” diyor Bilott. “Yani kanınıza işlemiş bile olsa endişelenecek bir şey yokmuş gibi davranıyorlardı.”

90’ların sonlarına gelindiğinde, Wilbur Tennant’ın inekleri birer birer ölürken, 3M’de çalışan bilim insanları PFAS’ın besin zinciri boyunca ilerleyebileceğini kanıtladı. “O zamanlar, şirket içinde bazı tartışmalar vardı. 3M’de bazı bilim insanları bu konuda endişelerini dile getiriyordu.”

Bir gerilim romanı gibi gelişen bu hikâye, 2019 yapımı Hollywood filmi Dark Waters’a (Karanlık Sular) ilham kaynağı oldu. Filmde, ABD’li avukat Robert Bilott’u Mark Ruffalo canlandırdı. “Dark Waters gibi filmlerin yapılmasıyla bu hikâye dünyanın geri kalanına ulaşabildi” diyor Bilott.

"KAPSAM VE ÖLÇEK AÇISINDAN BENZERSİZ"

PFAS’ın tehlikelerini gizlemek ve bilimsel verileri muğlaklaştırmak için yürütülen sinsi ve aldatıcı kampanya, tütün şirketleri ve lobilerinin kullandığı yöntemleri hatırlatıyor.

Bilott, PFAS’ı örtbas etmenin çok daha ciddi sonuçlara yol açtığı kanısında. Tütünle ilgili sorunların yalnızca sigara içenlerle sınırlı olduğunu belirten Bilott, “Burada ise tüm gezegenin kirlenmesiyle uğraşıyorsunuz. Kapsam ve ölçek açısından gerçekten eşi benzeri görülmemiş bir durum” diyor.

“Son 25 yılda okuduğum belgeler, gördüğüm bilimsel veriler ve mevcut bilgiler temelinde şuna kesinlikle inanıyorum: Bu gerçek bir halk sağlığı tehdidi. Herkesi etkiliyor. Bunu durdurmak ve insanları bundan korumak için gerekli adımları atmaya başlamamız gerektiğini anlayacak kadar bilgi sahibiyiz.”

Bugün ABD’de PFAS ile ilgili binlerce dava devam ediyor. 3M, PFAS kirliliğiyle ilgili ABD’de açılmış yaklaşık 4 bin davayla karşı karşıya. 2017 yılına gelindiğinde DuPont’un uzlaşma yoluna gittiği 3 bin 550’den fazla dava toplam 600 milyon doların üzerinde bir tazminat ile sonuçlanmıştı. 2023 yılı itibarıyla DuPont ve 3M’e karşı açılan dava sayısı 15 bini geçmişti. İki şirket son 25 yılda ABD’deki hükümetlere, belediyelere ve su hizmeti sağlayıcılarına milyarlarca dolar tazminat ve uzlaşma ücreti ödemiş bulunuyor. Ancak bunca ifşaya ve yeni bilimsel bulgulara rağmen, şirketler hâlâ kimyasallarının potansiyel zararlarını reddediyor ve yeterli kanıt olmadığını iddia ediyor.

Bilott, PFAS’ın doğada kendiliğinden bulunmadığını, tamamen insan yapımı olduğunu hatırlatıyor: “Bu kimyasalları su, toprak, hava ve insanlarda tespit ettiğimizde parmak izi bulmuş gibi oluyoruz, kimyasalları üreten küçük bir grup şirkete kadar [izlerini sürebiliyoruz]. Yani burada kimin sorumlu olduğunu biliyoruz.”

Böyle durumlarda şirketler sorumluluktan kaçınmak ve maddi yükümlülükleri geciktirmek için hukuki mücadelelerini yıllara yayarak süründürüyorlar. Bilott, “Tüm gezegeni kirletmiş olmaları durumunda potansiyel sorumluluk o kadar büyük ki bu sorunu çözmek için vermeleri gereken tazminat miktarı da inanılmaz derecede yüksek olabilir” diye ekliyor.

The Forever Lobbying Project (Sonsuz Lobicilik Projesi) kapsamında gazeteciler ve bilim insanları tarafından PFAS’ın çevreden temizlenmesinin olası maliyeti hesaplandı. Eğer PFAS emisyonları Avrupa’da mevcut hızda devam ederse, yalnızca önümüzdeki 20 yılın temizlik maliyeti 2 milyar euroyu aşıyor. 2019 tarihli Nordic Council of Ministers’in ‘Cost of Inaction’ (Eylemsizliğin Maliyeti) başlıklı çalışmasına göre, küresel PFAS kirliliğinin Avrupa’da halk sağlığına yıllık maliyetinin 52 ila 84 milyar euro arasında olacağı tahmin ediliyor.

Şirketler PFAS’ın zararlarına dair bilimsel kanıt olmadığını iddia etmeyi sürdürürken Bilott 2018 yılında tam da bu sebeple birkaç PFAS üreticisine, kanında PFAS bulunan herkes adına yeni bir dava açtı. Bilott, “Kanında bu kimyasallar bulunan insanlar adına dava açmamızın temel sebebi kanımızda dolaşıp vücudumuzda birikerek zamanla bir saatli bomba haline gelen bu kimyasalların etkisinin tam olarak ne olduğunu söyleyecek çalışmalar ve testler yapılmasına önayak olmak” dedi.

PFAS macerası 3M ve DuPont ile başlamış olsa da bugün PFAS üretimi yapan ve bu kimyasalları ürünlerinde kullanan çok fazla şirket var. 2023 yılında Avrupa merkezli 16 farklı haber odasının yürüttüğü ve bir yıl süren Forever Pollution Project (Sonsuz Kirlilik Projesi), Avrupa genelinde PFAS kirliliğini haritalamayı hedeflemişti. Proje sürecinde sadece Avrupa’da 20 PFAS üreticisi ve 200’den fazla PFAS ile üretim yapan firma tespit edildi.

Avrupa’da PFAS ile bağlantılı açılmış davalar henüz başlangıç aşamasında. En büyüğü 2021’den beri Hollanda ve Belçika’da devam ediyor; yerel yönetimler ve vatandaşlar bir Chemours (eski adıyla DuPont) tesisini atık suya PFAS deşarj ettiği, su ve balıkları zehirlediği ve insanların sağlığını etkilediği gerekçeleriyle dava etti. İtalya, Fransa, Almanya ve İsveç gibi bazı Avrupa ülkelerinde de PFAS üreticilerine veya PFAS ile üretim yapanlara karşı kirliliğe sebep olmaları nedeniyle hukuki işlemler başlatıldı.

Bugün dünya çapında yaklaşık 140 sektörün PFAS davalarıyla karşı karşıya olduğu tahmin ediliyor.

2022 yılında 3M, PFAS üretimini durduracağını ve 2025 yılı sonuna kadar tüm ürünlerinde PFAS kullanımını aşamalı olarak kaldıracağını duyurdu. Ancak 3M, ProPublica’ya bugün hâlâ 16.000 ürününün PFAS içerdiğini açıkladı.

SONSUZ LOBİ SAVAŞI

2023 yılında Norveç, İsveç, Danimarka, Hollanda ve Almanya’dan oluşan beş Avrupa ülkesi, Avrupa Kimyasallar Ajansı’na (ECHA) Avrupa’da PFAS sınıfındaki tüm kimyasalları kısıtlayan genel bir PFAS yasağını önerdi. O zamandan bu yana Avrupa’dan ve dünya geri kalanından endüstriler Avrupa’da PFAS’ın düzenlenmesine karşı itirazlarını dile getirdi. İçlerinde Türkiye’den de şirketler var.

The Forever Lobbying Project gazetecileri, bilim insanlarından da yardım alarak endüstri aktörlerinin bu tartışmayı şekillendirmek ve bir dezenformasyon kampanyası başlatmak için kullandığı argümanları topladı ve analiz etti. Endüstrinin hedefi şuydu: Avrupa’daki PFAS kısıtlamasını geciktirmek ve yasakları hafifletmek.

“Argümanlar, ABD’de yıllardır duyduğumuz ve son zamanlarda dünya genelinde de tekrarlandığını fark ettiğim aynı argümanlar” diyor Bilott. Sektörün iki ana iddiasından biri PFAS’ın birçok üretim süreci ve ürün için vazgeçilmez olduğu, diğeri ise böyle bir yasağın Avrupa sanayisi ve Avrupalı işletmeler üzerinde büyük ekonomik etkiler yaratacağı. “İşin aslı şu” diye açıklıyor Bilott, “bu kimyasalları ekonominin tüm bu farklı alanlarına sokmak için çok kasıtlı bir strateji izlediler, böylece şimdi bu argümanı öne sürebiliyorlar.”

Yasa koyucular ve bu tür kimyasalları düzenlemekle görevli resmi makamlar onlarca yıldır gizlenen bu halk sağlığı tehdidini nihayet fark ettiğinde, “Birdenbire şöyle oluyor; bunu regüle etmek çok büyük bir iş diyorlar. Bu çok etkili bir stratejiydi. Ve bunun [Avrupa’da da] kendini tekrar ettiğini görüyoruz.”

Wilbur Tennant, 2001 yılında DuPont ile açıklanmayan bir rakam üzerinden uzlaştı. Ama açtığı davanın büyüyerek 2017’de binlerce davacının 600 milyon dolardan fazla bir tazminat almasını sağlayacağını ve binlerce başka davanın önünü açarak küresel bir halk sağlığı riskini ve yasama reformunu ortaya çıkaracağını göremedi. Tennant, 2009 yılında 67 yaşında hayatını kaybetti.


Kapak görseli: Stéphane Horel© (Dark Waters, 2023)

Robert Bilott ile ropörtaj: Emilie Rosso

Editörler: Craig Shaw ve Himanshu Ojha

Çeviri: Mina Eroğlu, Cemre Demircioğlu, Zeynep Şentek

Bu proje Pulitzer Center, the Broad Reach Foundation, Journalismfund Europe, ve IJ4EU finansal desteğiyle gerçekleştirilmiştir.

Websitesi: foreverpollution.eu.

Return to stories


Follow us