Turkey

Türk Hava Yolları karbon dengeleme projeleri: İklim kriziyle mücadele mi yeşil aklama mı?

Dünyanın dört bir yanına yaptığı uçuş sayısı gün geçtikçe artan Türk Hava Yolları'nın karbon ayak izi de akıl almayacak boyutlara ulaşmış durumda. Peki acaba şirketin yeni CO2mission programının bir etkisi olacak mı?

By Dilan Pamuk, Zeynep Şentek
28 June 2024

Türkiye’nin gururu Türk Hava Yolları neredeyse yüz yıldır ülkenin milli havayolu şirketi ve bu alanda dünyanın en iyilerinden biri olarak görülüyor. Yaklaşık 320 uçuş noktasına yaptığı seferlerle “dünyanın en çok ülkesine uçan havayolu” olmakla iftihar ediyor ve “ufkunuzu genişletmeyi” vaat ediyor. Ancak tüm bunların çevresel bir maliyeti var. THY geçen yıl 22,98 milyon tonluk rekor bir sera gazı emisyonunun sorumlusu; bu rakam, şirketin 2018’deki yıllık sera gazı emisyonlarından yüzde 35 daha yüksek.

İklim krizi her geçen gün kötüye gidiyor, 2030 yılına kadar küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlamaya yönelik verilen sözlerin tutulmayacağı çoktan belli oldu. Havayolu şirketleri gibi endüstriler ise çevre ve iklim dostu olduklarını kanıtlamanın peşindeler. Bunun popüler yollarından biri ise “karbon dengeleme” (carbon offsetting). Havayolları karbon dengeleme kampanyaları için havalı isimler seçiyor; KLM’nin CO2Zero (Kahraman ol, karbonsuz uç), British Airways’in Planet (Gezegen) ve IAG’nin Flightpath Net Zero (Net Sıfıra Uçuş Yolu) bunlara birkaç örnek.

Karbon dengeleme temel olarak uçuşunuz ne kadar karbon emisyonu yarattıysa bunu dünyanın başka bir yerinde karbon emisyonunu azaltmak ya da tamamen ortadan kaldırmak yoluyla “dengeleyebileceğiniz” prensibine dayanıyor. Örneğin Arjantin’de bir sığır merası eğer sağlıklı ve yerel ağaçların dikilmesiyle bir ormana çevrildiyse Verified Carbon Standart (Verra - VCS) ve Gold Standart gibi kuruluşlar pozitif karbon etkisini hesaplıyor ve Gönüllü Karbon Piyasası’nda (Voluntary Carbon Market) alınıp satılabilecek karbon kredileri piyasaya sürüyor.

Türk Hava Yolları da kendi deyimiyle “kaçınılmaz” olan emisyonlarıyla başa çıkabilmek amacıyla, dengeleme projeleri için aracılık yapan Türk danışmanlık şirketi Semtrio Sustainability ile işbirliği yaparak 2022 yılında CO2mission programını başlattı.

Şirket, CO2mission programı sayesinde 70 milyondan fazla yolcunun “uçuşlarından kaynaklanan emisyonlarını nötrlemek için bir karbon dengeleme fırsatına” kavuşacağını açıkladı.

Ama hesaplar tutmadı. Programın ilk yılında müşterilerin CO2mission’a yaptığı bağış, yalnızca 1,500 ton karbon emisyonunu - şirketin toplam emisyonlarının sadece yüzde 0,0065’ini - dengelemeye yetiyordu.

Kaldı ki bu kadarının bile layığıyla yapıldığını söylemek mümkün değil. Karbon dengeleme, işletmelerin sorumluluk almaları ve daha temiz bir gezegen hedefine katkıda bulunmaları için elverişli bir seçenek gibi görünse de, sistem ciddi eleştirilerle karşı karşıya. Bilim insanları ve iklim aktivistleri girişimlerin şeffaf olmadığını, sağladıkları faydaların şaibeli olduğunu; bu sayede bir yandan çevreyi kirleten şirketler yeşil aklama (greenwashing) fırsatı bulurken kâr odaklı girişimlere de serbest nakit akışı sağlandığını söylüyor. Ancak karbon dengeleme büyük bir sektör. Şirketlerin kendi emisyonlarını azaltmaya odaklanmak yerine çevreyi kirletmeye devam etmelerini mümkün kılacak ekolojik projelere milyarlar harcanıyor.

Araştırmalar ve analizler çoğu karbon azaltım programının “büyük olasılıkla çöp” olduğunu ortaya koyuyor. Bu programlar bir işe yaramadıkları gibi bazı durumlarda ekstra emisyon salınımına dahi neden olabiliyorlar. Son yıllarda uçmanın ‘karbon nötr’ olabileceği iddialarına yer veren reklamları nedeniyle havayolu şirketlerine uluslararası ölçekte davalar açıldı.

The Black Sea olarak, Türk Hava Yolları’nın CO2mission programı kapsamında seçtiği projeleri derinlemesine araştırdık. Programda üç tane Türkiye’de, iki tane Amazon ve Uruguay’da ve bir de Eritre’de olmak üzere toplam altı proje yer alıyor.

Peki bu projeler ne kadar etkili? Türk Hava Yolları yolcularının “çevreye daha duyarlı uçuşlar yapması ve daha yaşanabilir bir dünya için katkıda bulunması” mümkün mü?

Gelin birlikte göz atalım.

Yenilenebilir enerji projeleri: Doğayı öldür, hakkını ye

Co2mission-THY

Türk Hava Yolları'nın CO2mission projesi için hazırladığı reklam görseli

Uzmanlara göre bir projenin gerçekten emisyon azaltımı sağlayabilmesi için “katkı sağlayıcı” (additional) ve topluma faydalı olması, ayrıca “kaçak” emisyon yaratmaktan -emisyonların başka bir yerde salınmasına yol açmaktan- kaçınması gerekiyor. Bir projenin katkı sağlayıcı olabilmesi için dengeleme projelerinden gelen krediler sayesinde hayata geçmiş olması gerekiyor.

Yenilenebilir enerji söz konusu olduğunda, projenin emisyon azaltımı çabalarına katkı sağlama özelliği şüphesiz en büyük tuzak. Kâr amacı gütmeyen bağımsız gözlemci kuruluş Carbon Market Watch'ta Havacılık ve Deniz Taşımacılığının Karbonsuzlaştırılması alanında uzman olan Bastien Bonnet-Cantalloube, "Yenilenebilir enerji projeleri ekonomik anlamda o kadar uygun hale geldi ki, artık karbon piyasalarının varlığına ihtiyaç duymuyorlar. Bu da, yenilenebilir enerjiye geçişin görece daha zor olduğu ülkeler dışında, bu projelerin katkı sağlayıcı olmadıkları anlamına geliyor.”

Türkiye’de bulunan Bares II rüzgâr santrali, Gezin güneş panelleri ve Büyükdüz hidroelektrik santrali THY’nin karbon dengeleme projeleri arasında yer alıyor. Bunların her biri karbon dengeleme kredilerinin “katkı sağlayıcılık” ilkesini ihlal ediyor. Basitçe ifade etmek gerekirse, bu projeler, karbon kredilerinden hiç finansman gelmese bile gerçekleşecek ve aynı miktarda emisyon azaltımı sağlayacaktı.

Berkeley Üniversitesi Karbon Ticareti Projesi Direktörü Prof.Dr. Barbara Haya, The Black Sea’ye verdiği röportajda “Dünyadaki hidroelektrik ve rüzgar gücü projeleri hakkında bildiğimiz bir şey varsa, o da ek katkı sağlamayan projelere çok fazla kredilendirme yapıldığı ve sistemin katkı sağlayıcı olmayan projeleri elemekte başarısız olduğudur” dedi.

Büyükdüz hidroelektrik santrali, 2012 yılından bu yana Gümüşhane’nin Kürtün ilçesinde faaliyet gösteriyor. Karadeniz bölgesi genelinde, ormanlar yok edilerek inşa edilmiş, ekolojiye zarar veren ve yerel halkın geçim kaynaklarının ellerinden alınmasına neden olan yaklaşık 250 aktif hidroelektrik santrali bulunuyor. Haya’ya göre, "Büyük hidroelektrik projeleri genelde su ekosistemleri ve su yolları üzerinde yıkıcı etkilere neden oluyor. Dolayısıyla, dengeleme programı gerçek [olumsuz] ekolojik etkileri olan projelere destek sağlıyor olabilir. Eğer ormanlar yok ediliyorsa, umarım bu durum proje tasarımında hesaba katılmıştır.”

Benzer şekilde, Elazığ’daki Gezin Güneş Panelleri de katkı sağlayıcılık ilkesinin sınırlarını zorluyor. Proje kapsamında kurulan ve işletilen güneş panelleri, yılda 6393 MWh net elektrik üretimi gerçekleştirerek yılda 3,952 ton CO2 emisyonunun oluşumunu önlüyor. Ancak söz konusu yenilenebilir enerji projelerini yürüten şirketler bir yandan başka ticari faaliyetler de yürütüyor; bu da karbon kredilerinden gelen finansman olmasa da aynı faaliyetlere devam edebileceklerini gösteriyor. Bandırma Rüzgâr Santralleri ile Büyükdüz Hidroelektrik Barajı’nın sahipleri Bilgin Enerji ve Ayen Enerji'nin çok sayıda rüzgâr gücü ve hidroelektrik tesisi mevcut.

"Eğer bu dengeleme projelerini uygulayan şirketler aynı zamanda dengeleme olmadan başka enerji santralleri de inşa ediyorlarsa, bu durum kredilendirilmesi için başvurdukları projelerin katkısallığını sorgulamayı gerektirir” diye açıklıyor Profesör Haya. “Yüksek ihtimalle, her halükarda [karbon kredileri olmadan da] bu projeler aynı şekilde ilerlerdi. Ve bu artık görmeye gerçekten alıştığımız bir durum haline geldi: şirketler temel faaliyet alanları olan proje türleri için kredi alıyorlar.”

Bares II rüzgâr santrali, Balıkesir’in Bandırma kasabası yakınlarındaki bir dizi rüzgâr türbininden oluşuyor. Santral, günde 72 bin hane için yeterli miktarda elektrik üretim kapasitesine sahip.

Projenin sahibi, dev Alman holdingi E.ON ile Sabancı Holding'in ortak girişimi olan Enerjisa. Sabancı Holding, 2011 yılında öncül proje niteliğindeki 230 milyon Euro'luk Bares Rüzgâr Santralini 160 milyon Euro'luk işletme kredisi kullanarak inşa etmiş, bu kredinin yarısını da Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'ndan (EBRD) almıştı. Enerjisa’nın bu yüklü krediyi alabilmek için mutlaka güçlü bir gerekçe sunmuş olması gerekiyor.

Bastien Bonnet-Cantalloube, "Genellikle, karbon kredisi satışları [yenilenebilir enerji] tesislerinin kârlılığını çok etkilemez, zira elektrik satışından elde ettikleri gelir çok daha fazladır" dedi. Yani ya elektrik satışından gelir elde ediyorlar ki bu durumda karbon kredisine ihtiyaçları yok, ya da satıştan gelir elde etmiyorlar ki bu durumda karbon kredilerinden gelen kârın bir fark yaratması pek muhtemel değil. Her iki durumda da, karbon kredilerinin satışı projenin yoktan var olmasını sağlayamıyor.

Şirketlerin fosil yakıt ve yoğun karbon emisyonu üreten sektörlerle olan bağlantıları da güvenilirlik konusunda soru işaretleri yaratıyor. Örneğin Enerjisa aynı zamanda bir kömür madeni ve enerji santrali işletiyor, Bilgin Enerji’nin ise Samsun’da bir doğal gaz çevrim santrali mevcut. Bilgin Enerji Irak’ın Kürdistan bölgesi ile Somaliland ve Fas'ta faaliyet gösteren Jersey merkezli petrol ve doğal gaz arama ve üretim şirketi Genel Energy'nin de en büyük hissedarı.

Büyükdüz barajının sahibi Ayen Enerji, geçen yıl doğalgazdan milyonlar kazanan Araklı Enerji'nin hisselerinin yüzde 76'sının sahibi. Gezin güneş panellerinin ardındaki Fartaş ise işlettiği büyükbaş hayvan çiftliği nedeniyle küresel ısınma potansiyeli açısından karbondioksitten yaklaşık 85 kat daha etkili bir sera gazı olan metan gazının büyük miktarlarda atmosfere salınmasından sorumlu olan kâr amaçlı bir şirket.

Haya, sistemin katkısallık sağlamayan projeleri ayırt edemediğini söyledi ve karbon dengeleme için ödenen paranın "sadece şirketi daha da zengin etmeye yaradığını” vurgulayarak "eğer şirket aynı zamanda doğal gaz santralleri ya da kömür santralleri inşa ediyorsa, paranız bunları desteklemeye gidiyor olabilir” diye ekledi.

Gezin Solar Panels in Elazığ

Elazığ'daki Gezin güneş panelleri

THY’nin orman projeleri fiyaskosu

THY’nin CO2mission’ı ülke sınırlarını aşarak Uruguay, Eritre ve Brezilya gibi ülkelerdeki projelere kadar uzanıyor. Bunların en önemlilerinden biri olan Brezilya Amazonlarındaki Maísa projesi, Birleşmiş Milletler’in (BM) tasarladığı, ormansızlaşmaya ve bundan kaynaklanan emisyonlara çözüm bulmayı amaçlayan REDD+ girişiminin bir parçası. REDD+ girişimi, resmi BM desteğine rağmen başlangıcından bu yana tartışmaların merkezinde yer alıyor. Özellikle Maísa projesi artık skandallarla anılır hale geldi.

Geçen yıl haziran ayında Brezilya Çalışma Bakanlığı, bir sığır çiftliğine yol açmak amacıyla Maísa proje alanında yaklaşık 500 hektarlık orman yok edilirken (tam da karbon dengeleme teşviklerin engellemeye çalıştığı bir endüstriyel faaliyet), 16 işçinin köleliğe varan koşullarda çalıştırıldığını tespit etti.

Karbon kredilerini teyit eden Verra adlı kuruluş, Repórter Brasil'e yaptığı açıklamada, Brezilyalı toprak sahiplerinin proje şartlarına uymamaları nedeniyle projeyi sonlandırdığını ve 2020'den bu yana projeye yeni karbon kredisi verilmediğini ifade etti.

Açıklamada ayrıca kredilerin "2022’den bu yana iklim veya sürdürülebilirlik kredileri kaynağı olarak bir işlevinin bulunmadığı” belirtildi. O zamandan bu yana satın alınan krediler, 2019’da sertifikalandırılan “eski mahsuller”den ibaret olabilir.

Türk Hava Yolları ve Semtrio, Maísa REDD+ projesiyle işbirliğine 2022’de başladı; bu da kredilerinin büyük olasılıkla daha eski, daha ucuz ve halihazırda sorunlu bir projeye ait olduğu anlamına geliyor.

İstanbul Üniversitesi'nde orman yönetimi ve ekoloji uzmanı olarak görev yapan Prof.Dr. Yusuf Serengil, iyi tasarlanmış ve iyi takip edilen REDD+ projelerinin küresel emisyon azaltım çabalarında kritik bir rol oynayabileceğini, ancak faydaların sektör tarafından abartılabildiğini kaydetti.

"Maísa REDD+ projesi Brezilya Amazonları'nda ciddi ormansızlaşma tehdidi altındaki alanlara odaklanıyor” diyen Serengil, "Proje, diğer benzer girişimlerle birlikte, Brezilya hükümeti ve diğer programların yürüttüğü mevcut koruma çabalarını tam olarak hesaba katmadı ve bu durum ormansızlaşmanın azaldığı yönündeki abartılı iddialara yol açtı ve karbon kredilerinin şişirilmesiyle sonuçlandı” diye ekledi.

Amazon projelerindeki emisyon azaltımlarının nasıl abartıldığını inceleyen bir çalışma, Maísa projesi tarafından 2017 yılına kadar verilen 50 bin takas edilebilir karbon kredisinin yaklaşık yüzde 40'ının gerçekte bir karşılığının olmadığı tahminine yer verdi.

Serengil, “Neden Türk Hava Yolları Brezilya'da katkısallığı, emisyon kaçağına sebep olup olmadığı ve güvenilirliği tartışılan bir orman koruma projesinden gelen karbon kredilerine yatırım yapıyor?" diye sordu. “Projeleri kontrol edecek uzmanları mı yok, yoksa bu projenin kredileri çok mu ucuzdu?"

Türk Hava Yolları'nın müşterilerinin parasını yatırmayı seçtiği bir diğer ormanlaştırma girişimi ise Guanaré projesi. Uruguay'da bulunan bu bölgede hayvanların bitki örtüsüne zarar verecek ölçüde otlatılmasıyla zarar gören bir meranın ormana dönüştürülmesi amaçlanıyor. Ancak proje belgeleri, Guanaré Orman Dikim Projesi'nin birincil amacının "kereste üretimi" olduğunu ortaya koyuyor; bu da egzotik bir tür olan okaliptüs ağaçlarının küresel kağıt endüstrisi için topluca dikilmesi ve sonrasında kesilmesi anlamına geliyor.

Avustralya'ya özgü olan bu ağaçlar, arazi üzerinde olumsuz ekolojik etkilere yol açabiliyor ve orman yangını riskini artırıyor. Serengil, “Okaliptus bitkisi biyoçeşitliliği tehdit edebiliyor çünkü bu bitki çok fazla su istiyor. Taban suyu sorunu ortaya çıkarabiliyor. Bir yandan karbon tutarken öteki yandan ekosisteme negatif etkileri oluyor” diye açıkladı. "Bir orman yangını çıkması durumunda, proje kapsamında tutulan tüm karbon deyim yerindeyse tekrar havaya karışacak.”

Okaliptüs türünün karbon tutma özelliği yıllar içinde azalıyor. Yaklaşık 20 yıl sonra mevcut ağaçlar kesilerek yerlerine yenilerinin dikilmesi gerekecek ki bu durum atmosfere önemli miktarlarda karbon sızması demek. Uydu görüntüleri, ormanın bir kısmının şimdiden yok olduğunu gösteriyor. Proje sona erdiğinde ise orman tamamen kesilecek ve ardında çorak bir arazi bırakacak.

Serengil, “Bana sorarsanız Verra’nın burada bir okaliptüs dikimine onay vermesi çok doğru bir yaklaşım olmamış” dedi. “Karbon tutan ağaçların arasında tarımsal faaliyetlerin yapıldığı tarımsal ormancılık projeleri ekosistemle çok daha uyumlu.”

Guanaré

Guanaré Ormanlaştırma Projesi, 2023. Ağaçlar kağıt sanayine hammadde olması için kesiliyor. (Kaynak/Google Earth)

Ateşten kaçarken Eritre mutfaklarına tutulmak

Türk Hava Yolları'nın son yatırımı, Doğu Afrika ülkesi Eritre'deki Geliştirilmiş Mutfak Sistemleri Projesi. Proje, ülkenin Anseba bölgesindeki 8 bin haneye yakıt kullanımı açısından daha verimli ocaklar sağlayarak emisyonları düşürmeyi hedefliyor. Plana göre, bir yandan hava kirliliği yüzde 95 oranında azaltarak yılda 24 bin ton karbondioksit tasarrufu sağlanırken bir yandan da yemek yaparken zehirli dumana maruz kalan aile bireylerinin sağlığı iyileştiriliyor.

Benzer ocak projelerine ilişkin raporlar, bu tür programların etkisine ilişkin şüphe uyandırıyor. Hindistan'ın kırsal Koppal bölgesinde yürütülen projede, hanelerin yalnızca yüzde 60'ı yeni ocaklarını beklenen şekilde kullanıma alırken, diğer haneler çok daha fazla odun yaktıkları eski tip ocaklarla yemek pişirmeye devam etti. Yapılan bir çalışma, projenin "geleneksel ocaklara kıyasla yakacak odun tüketimini önemli ölçüde azaltmadığını" gösteriyor.

Ocak projeleri üzerine kapsamlı araştırmalar gerçekleştiren Prof. Dr. Barbara Haya, "Bunun insanlara fayda sağlayan ve yakacak odun kullanımını azaltan iyi bir proje olması mümkün. Anladığım kadarıyla yenilenebilir enerji ve orman projelerinin aksine ocak projelerinin birçoğu ilerleme kaydedebilmek için karbon gelirine gerçekten ihtiyaç duyuyor” dedi ama uyardı: “Ancak bu projelere ortalama olarak dokuz kat fazladan kredi veriliyor!” Fazladan kredi verilmesi projelerin emisyon azaltımı potansiyeliyle ilgili yapılan ölçümlerin yanlış olduğu ya da abartıldığı anlamına geliyor.

Türk Hava Yolları ve Semtrio, The Black Sea'nin sorularına ve CO2mission programıyla ilgili röportaj talebine yanıt vermedi. Seçilen projelerin ekolojik değeri şaibeli olsa da bu programlar yalnızca THY’ye mahsus değil - şirket, karbon dengeleme konusunda abartılı iddialarda bulunan diğer şirketlerin yaptığını yapıyor.

İstanbul Üniversitesi'nden toprak bilimi ve ekoloji profesörü Doğanay Tolunay, emisyonlarını gerçekten dengelemek isteyen kuruluşların Gönüllü Karbon Piyasası’nın (Voluntary Carbon Market/VCM) sunduklarının dışında pek seçenekleri bulunmadığını vurguluyor.

Tolunay, "Neredeyse tüm havayolları, emisyonlarını gönüllü olarak dengelemek isteyen tüm şirketler aynı yolu izliyor" dedi. "Kusurlu olan [Gönüllü Karbon Piyasası] sistem[i]dir. Türk Hava Yolları, tıpkı diğer tüm şirketler gibi, bu sistemi kendi çıkarları için kullanıyor.”

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politika Çalışmaları Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof.Dr. Murat Türkeş, Türk Hava Yolları ve sürdürülebilirlik partneri Semtrio gibi şirketlerin bilimsel uzmanlıktan yoksun olması nedeniyle "çöp" yatırımların ortaya çıktığını belirtti.

Türkeş, güvenilir projelerin dahi iklim değişikliğiyle mücadelede sınırlı bir fayda sağlayabildiğine dikkati çekti ve “Emisyonlarınızı dengelemeniz, hâlâ sera gazı saldığınız anlamına gelir; sadece aynı miktarda karbonu atmosferden alarak denge sağlamış olursunuz” dedi. "Eğer iklim değişikliğiyle gerçekten mücadele etmek istiyorsak, yapmamız gereken şey dengelemeye bel bağlamak yerine karbon azaltımına gitmektir.”

Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye İklim ve Enerji Programı Yöneticisi Tanyeli Sabuncu da aynı görüşü paylaşıyor. Sabuncu The Black Sea'ye verdiği demeçte, WWF’nin karbon kredilerinin azaltım hedefleri olarak kullanılmasını desteklemediğini ifade etti: “Temel ilkemiz, şirketlerin kendi değer zincirlerinden kaynaklanan emisyonları azaltmayı önceliklendirmeleri gerektiği yönünde. Dengeleme ancak net sıfır hedefine giden yolda engellenmesi hiçbir durumda mümkün olamayan emisyonların telafisi için kullanılabilir.”

Prof.Dr. Barbara Haya, "Piyasada [Gönüllü Karbon Piyasası’nda] gerçek bir kalite sorunu var ve çok fazla yeşil aklama yapılıyor. Birçok kredi en ufak bir emisyon azaltımını bile temsil etmiyor" dedi.

Bonnet-Cantalloube ise şu uyarıda bulundu: "Özetleyecek olursak, bu projelerin hiçbiri Türk Hava Yolları'nın yaptığı gibi devamlı uçuşlar gerçekleştirmenin gezegenimiz üzerindeki devasa iklim etkilerini telafi etmeyecek.”


Ties Gijzel ve Diana Cariboni’ye destekleri için teşekkürlerimizle.

Kapaktaki illüstrasyon: Michelle Urra (websitesi & instragram)

Metin düzeltme: Mina Eroğlu, Cemre Demircioğlu

Return to stories


Follow us