İsviçre’nin Nyon şehrinde serin bir Kasım sabahı; UEFA Genel Merkezi’ndeki Ebbe Schwartz Salonu’nda iki düzine kadar erkek, Rusya futbol piyasasını tartışmak üzere bir araya geldi.
Salondakiler arasında UEFA Kulüp Finansal Kontrol Kurulu’ndan, Rusya Futbol Federasyonu’ndan ve Rusya’nın en büyük takımlarından, Putin’in de favorisi FC Zenit Saint Petersburg’dan üst düzey yetkililer bulunuyordu.
Toplantıyı UEFA Finansal Araştırma Komisyonu’nun başındaki Belçika eski başbakanı Jean-Luc Deheane talep etmişti; Deheane bir süredir Zenit’in mali durumunu, özellikle de ana şirketi Gazprom’la yaptığı kârlı sponsorluk anlaşmalarını soruşturuyordu.
Rusya Premier Lig’in en başarılı takımlarından biri olan Zenit, Avrupa’da oynayan takımların neredeyse hepsinden farklı olarak bir finans devinin mülkiyetinde. Gazprom, Rus devletine ait ve ülkenin de en büyük şirketi. Bu enerji devinin yıllık geliri 100 milyar avronun üzerinde. Haliyle bu durum, şirkete ve Zenit’e neredeyse limitsiz bir şeklide nakit paraya erişim imkânı veriyor.
Bahsi geçen 12 Kasım 2013 Salı sabahı, Zenit’in genel müdürü, mali işler müdürleri ve stratejik planlama yöneticisi bir araya gelmiş, Gazprom’un 2012 yılında UEFA’nın finansal fair play yönetmeliğine aykırı olarak kulübün kasasına 113 milyon avro aktarmasının hesabını vermeye çalışıyordu. Bu yönetmelik kulüplerin harcamalarına, borçlarına ve hissedarlarının kulübe aktarabilecekleri paraya sınırlamalar getiriyor.
Zenit’in savunması ise basitti; Rusya halkının yoksulluğundan ve yerel ligin Avrupa takımlarının gelir düzeyine ulaşmasının olanaksızlığından bahsettiler. Ayrıca teknik ve dijital altyapı zayıflığından, dijital korsanlığın kontrol edilemeyecek boyutlarda olduğundan yakındılar. Kulüp yetkilileri, devletin müdahale etmesinin kaçınılmaz olduğunu söylediler.
Toplantı notlarına göre Zenit’in temsilcisi UEFA’ya şöyle dedi: “Eğer [Rusya Premier Ligi] takımları şu anda finansal fair play kurallarına uyacak olsa tüm iyi oyuncularını satmak zorunda kalırlar.” Zenit yetkilileri bu durumun Avrupa arenasında rekabet ortamını zayıflatacağını ve Rusların futbola sırtlarını dönüp buz hokeyi izlemeye başlayacaklarını iddia etti.
Zenit ayrıca hiç hayra alamet olmayan bir uyarıda da bulundu: “Tüm bu olumsuz gelişmelerin bir de tam 2018 Dünya Kupası arifesinde yaşandığını düşünün.” Dünya Kupası bu yıl Rusya’da oynandı.
Dünya Kupası organizasyonunda bir aksaklık çıkabileceği tehdidi UEFA’yı etkilemişe benziyor. Altı ay sonra, Mayıs 2014’te Araştırma Komisyonu, kulüp ile Şampiyonlar Ligi’nden men edilmeyeceği güvencesi içeren gizli bir anlaşma yaparak Zenit dosyasını kapatıyor.
Fakat Ruslara tanınan imtiyazlar bununla sınırlı kalmadı. UEFA, Zenit ve Gazprom arasındaki bu dev boyutlu finansal doping operasyonu ile ilgili hiçbir detayı kamuya açıklamadı. Gazprom’a bağlı şirketlerden birinin UEFA Şampiyonlar Ligi’nin sponsorlarından olduğunu hatırlatalım.
Zenit, UEFA’dan ayrıcalıklı muamele görmüş tek kulüp değil.
The Black Sea ve European Investigative Collaborations (EIC) konsorsiyumunun, Alman Der Spiegel’in paylaştığı Football Leaks belgelerine dayanarak yürüttüğü bir araştırmaya göre UEFA Finansal Kontrol Kurulu, üçü de devlete ait olan kulüplerden FC Lokomotiv Moskova ve Rubin Kazan’ın karıştığı benzer usulsüzlükleri örtbas etmiş, FC Dinamo Moskova hakkındaki bilgileri ise gizlemiş.
Zengin kulüp sahibinin kasasına yakın olmanın getirdiği avantajların adaletsizliğini belirtmek için kullanılan bir terim olan finansal dopingin ulaştığı boyutlar azımsanacak gibi değil. The Black Sea’nin incelediği belgeler, fair play kurallarının yürürlüğe girmesinden bu yana geçen beş yılda Rus Devleti’nin şişirilmiş sponsorluk anlaşmaları vasıtasıyla Zenit, Lokomotiv ve Dinamo’ya 1.65 milyar avrodan fazla para pompaladığını gösteriyor. Bu para akışı bugün hâlâ sürmekte.
Geçtiğimiz cuma günü, EIC konsorsiyumu gazetecileri UEFA’nın Man City, PSG ve Monaco gibi takımların multi-milyarlık finansal usulsüzlüklerini gizleyerek bu takımları haksız yere kayırdığını açığa çıkaran haberler yayınlamaya başladı. Rus kulüpleri hakkında ortaya çıkan yeni bilgiler, çok daha hafif kural ihlalleri yüzünden UEFA karşılaşmalarından men edilen Doğu Avrupa takımlarının sahiplerini ve taraftarlarını kızdıracağa benziyor.
UEFA, EIC gazetecilerine yaptığı açıklamada kendilerinin “bir takım tutarsız görülebilecek durumların [Finansal Fair Play] sistemi geliştikçe ve tüm taraflar sisteme alıştıkça ortadan kalktığına emin olduklarını” belirtti.
Oysa açıklamayı yapan UEFA, Rusya’nın kendi büyük takımlarını milyarlarca avro nakitle doldurduğunu ve Kulüp Finansal Kontrol Kurulu’nun (CFCB) bunu gizlediğini çok iyi biliyor.
Aşırı harcamaları dizginlemek için bir plan
Chelsea gibi takımlar, parayı bastırıp en iyi futbolcu ve teknik adamları satın aldıkları için rakipleri tarafından yıllar boyunca eleştirildi. Rus alüminyum oligarkı Roman Abramoviç 2003 yılında zor durumdaki Chelsea’yı satın almış, alır almaz da en iyi oyuncuları çekebilmek için kulübe kendi parasını pompalamaya başlamıştı. İki sezon geçmeden kulüp İngiliz Premier Ligi’ni kazanmış, Avrupa’da ciddi bir rakip haline gelmişti.
Oligarkları petrol zengini ülkeler takip etti: Birleşik Arap Emirlikleri 2008’de Manchester City’i, Katar Devleti 2011’de Paris Saint-Germain’i satın aldı. Yeni bir elit futbol sınıfı ortaya çıktı; artık kulüplerin futboldan gelen gelire ihtiyaçları yoktu, en iyi takımı bir günde toplamak mümkündü.
Abramoviç’in ve devlet şirketlerinin kontrolsüz şekilde para harcamaları bir domino etkisi yarattı, diğer kulüpler de yüksek maaşlar ve transfer ücretleri teklif etmek zorunda kalıyordu. Bu durum Avrupa çapında bir borç dalgasına yol açtı, kulüplerin toplam borçları 2010 yılında 7.6 milyar avroya ulaşmıştı.
2010 sezonundan sonra yürürlüğe giren UEFA’nın Kulüp Lisans ve Finansal Fair Play Yönetmeliği, bu harcamaları dizginlemek ve futbolu rekabet kurallarına daha uygun hale getirmek üzere tasarlanmıştı. Bu yönetmelikle getirilen zorunlu “denk hesap” uygulaması, UEFA’nın son derece kârlı Şampiyonlar ve Avrupa Liglerine katılmaya hak kazanan tüm kulüpler için geçerli. Uygulama, ödenmemiş borçları yasaklıyor ve yıllık zarar oranına sınırlama getiriyor. Ayrıca hissedarların bütçe açıklarını kapatma amacıyla kulübe ne kadar para aktarabileceği konusunu da düzenliyor; limit ilk yıl için 15 milyon avroydu, şu an ise 10 milyon avro.
UEFA bu yeni uygulamaları denetlemek amacıyla Kulüp Finansal Kontrol Kurulu’nu (CFCB) kurdu, başına da Portekizli eski başsavcı ve Avrupa Adalet Divanı yargıcı José Narciso da Cunha Rodrigues’i getirdi.
Jean-Luc Dehaene idaresindeki Araştırma Kurulu’na ihlalleri soruşturma ve küçük ölçekli ihlaller için müzakere yapma yetkisi verildi. Kulüplerin büyük cezalar ödemesine ve UEFA karşılaşmalarından men edilmesine varan cezaları kapsayan daha önemli dosyalar ise Rodrigues’in yönettiği Yargı Kurulu’na gidecekti.
“Putin’in Kulübü” olarak bilinen Zenit’teki finansal doping uygulamasını soruşturmak, CFCB’nin vereceği ilk sınavlardan biriydi. CFCB bu sınavdan kaldı. Geçemeyeceği başka sınavlar da yoldaydı.
Şüpheli Gazprom sponsorluk anlaşmaları
Zenit, Lokomotiv ve Dinamo vakaları 2013 ve 2015 yaz ayları arasında yaşandı. Haziran 2013’te Rusya’nın büyük ve popüler takımlarından Zenit, UEFA’ya denk hesap evraklarını teslim ederken 20 milyon avroluk bir bütçe açığı verdiğini kabul etti; bu UEFA’nın ‘kabul ettiği’ 5 milyon avroluk açıktan çok fazlaydı.
Zenit’i kurtaran UEFA yönetmeliğinin bir maddesiydi; dileyen kulüp sahiplerinin bütçe açıklarını yıllık en fazla 15 milyon avro (sonradan 10 milyon olarak yeniden düzenlendi) nakit aktararak kurtarmaya hakları var. Bu durumda Zenit’in 20 milyonluk açığı hoşgörülebilir bir meblağdı.
Ancak yönetmelik hissedarların kulüplere arka kapıdan para getirmesine müsaade etmiyor. Yani, kulüpler ve sahipleri arasındaki gerçek ederinden fazlaya imzalanmış sponsorluk anlaşmalarını özellikle yasaklanmış durumda.
UEFA müfettişleri Zenit’in sadece 2012 yılında 101 milyon avroyu bulan ve o seneki 171 milyonluk gelirin yarısından çoğunu oluşturan sponsorluk anlaşmalarını bu sebeple şüpheli buldu.
Zenit, bu paranın neredeyse tamamının Gazprom’dan geldiğini gizlemişti. Enerji devi, hesaplarda “Ana Sponsor 1” olarak geçiyordu ve gene hesap dökümlerine göre 20.8 milyon avro değerinde reklam vermiş, buna ek olarak 28 milyon avro da bağışta bulunmuştu. Zenit, geriye kalan 80.4 milyonluk sponsorunu ise yine aynı rahatlıkla isimlendirmişti: “Ana Sponsor 2”.
Bu gizemli para babası kimdi? UEFA bunu öğrenmek istiyordu; 25 Eylül 2013’te, Nyon’daki Genel Merkez buluşmasından yedi hafta önce, Başmüfettiş Deheane, Zenit’e bir mektup yollayarak konunun aydınlatılmasını talep etti. UEFA, Gazprom’la yapılan 20.8 milyon avroluk anlaşmanın bir kopyasını ve toplamı 80.4 milyon olacak şekilde “diğer bütün sponsorluk ve reklam anlaşmalarının” dökümünü görmek istiyordu.
Haftalar sonra gelen cevap, finansal fair play sahtekârlığının açık bir kanıtıydı. Zenit’in “Ana Sponsor 2”si gerçekte Gazprom’a bağlı ya da yakın şirketlerle yapılmış sekiz ayrı anlaşmadan oluşuyordu. Listenin ilk sırasında Gazprombank vardı; Zenit’in ana hissedarı olan banka, kulübe 15.1 milyon ödemişti. Arkasından enerji devinin Almanya’daki yan şirketi Gazprom Germania geliyordu, o da 12.1 milyon ödemişti.
Liste şöyle devam ediyordu: Gazprom’un petrol şirketi 12 milyon civarı, perakende doğal gaz işletmesi 9.4 milyon, özel emeklilik fonu ise 4.37 milyon avro para aktarmıştı. Şirketin sigorta firması bile 2.38 milyon avroluk bir sponsorluk anlaşması imzalamıştı.
Cömert reklamverenler arasında 2012’ye kadar Gazprom’un sahibi olduğu petrokimya şirketler grubu Sibur Holding bulunuyordu. Bu holding daha sonra Rusya’nın en zengin işadamı Leonid Mikhelson ve dördüncü en zengini Gennady Timçenko ikilisine satılmıştı.
Kulübe 6.4 milyon avro aktarmış olan Sibur, Rusya’nın en büyük gaz işleme şirketlerinden biri ve doğal iş ortağı olduğu Gazprom ile iyi ilişkiler içinde. Sibur Holding’in yönetim kurulu üyelerinden biri olan Kirill Şamalov, bu seneye kadar Putin’in damadıydı.
Bu sekiz Gazprom uzantısı, kulübün sözde “diğer” gelir kaynaklarının 64.3 milyon avrodan fazlasını karşılamıştı, dolayısıyla gerçek gelir sadece 14 milyon kadardı. Aslında burada bile bir hile var.
UEFA, Metalloinvest Holding’i gözden kaçırmış olmalı; geriye kalan “diğer” reklamverenler arasında ödediği 9.5 milyon avro ile en üst sırada yer alıyor. Holdingin en büyük hissedarı Alişer Usmanov, Rusya’nın milyarderler listesinde Timçenko’nun bir sıra altında bulunuyor, ayrıca İngiliz Arsenal Futbol Kulübü’nün başlıca yatırımcılarından biri. Usmanov, 2014’teki istifasına kadar uzun yıllar Gazprom Yatırım Şirketleri’nin başındaydı.
Gazprom’u çıkardığınızda geriye toplamı 4.5 milyon avro etmeyen bir dizi küçük anlaşma kalıyordu. Bunların en büyüğü 750,000 avroluk Nike anlaşmasıydı.
Gazprom Germania’nın hesaplardaki varlığı özellikle şaşırtıcı: Almanya odaklı bir şirket neden bir Rus takımına sponsor olsun? Zenit bu konuyla ilgili sorumuza yanıt vermedi. Bu arada Gazprom Germania, Alman kulübü Schalke 04’ün yanı sıra UEFA’nın da sponsorlarından biri.
Metalloinvest’in konuyla ilgisiz olduğu düşünülüp katkısı toplamdan düşülse bile, Zenit’in CFCB’ye sunduğu açıklama Gazprom’un yaptığı finansal dopingin boyutlarını ortaya açıkça koyuyor.
The Black Sea ve EIC tarafından yapılan hesaplamalara göre enerji devi, Zenit’in 2012 yılı gelirlerinin neredeyse tamamından sorumlu; Gazprom’un cömertliği olmasa Zenit’in 171 milyonluk kasası %66 boşalarak 57 milyon avroya iniyor.
Aslında tüm bunlar yüzünden kulübün UEFA karşısında başının dertte olması gerekirdi.
Sahte bir soruşturma
Zenit’in mali durumunun yalan olduğu Ekim 2013’te belgelerle ortadaydı fakat Araştırma Kurulu’nun resmi bir soruşturma başlatması dört ay sürdü. 25 Şubat 2014’te soruşturma açıldığında, Zenit UEFA’yı ikna edip kendini temize çıkarmak için birkaç denemede bulunmuştu bile.
Kulüp aylar öncesinden Avusturalyalı spor istihbaratı ve veri toplama şirketi Repucom’la kulübün Gazprom anlaşmalarının “tarafsız tahmini değer tespiti” için çalışmaya başlamıştı.
UEFA, Man City ve PSG olaylarında da yaptığı gibi, şüpheli sponsorluk anlaşmalarını incelemek için sıklıkla bağımsız denetleme firmalarını kullanıyor; fakat bu kez alışılmadık bir şekilde soruşturmayı başlatan Zenit’in kendisi. Repucom Mart 2014’te raporunu tamamladığında, kulübün genel müdürü Maxim Mitrofanov’un altı ay önce UEFA’ya yazdığı mektupta kendinden son derece emin şekilde “Gazprom’un şişirmek bir yana, ederinden az ödediğini” anlatması da anlaşılır hale geliyor.
9 Ekim 2013’te Mitrofanov, enerji devinin “devamlı olarak sözleşmede belirtilmemiş ve belgelenmemiş hizmetler talep ettiğini ve bu hizmetlerin karşı tarafa sağlandığını” iddia etti. Yani kısacası, iddia ettikleri Gazprom’un kulübü kazıkladığıydı.
Mektupta sıralanan bu sözleşme dışı hizmetler, Zenit’in ve oyuncularının kulübün sahiplerine olan mecburiyetlerinin derecesini gözler önüne seriyor. Kulüp Gazprom’a “diğer partnerlere sunulmayan bir takım çok özel ağırlama hizmetleri” imkânı sağlamış; bunların arasında soyunma odasına ziyaretler, VIP biletler, resmi yemeklere ve etkinliklere rezervasyonlar bulunuyor.
Zenit’in en iyi oyuncuları Gazprom’a ve hatta bazı diğer partnerlere ve devlet görevlilerine doğum günü tebrikleri yollamak durumunda; onlarla maç seyretmek, fotoğraf çekimlerine ve sosyal etkinliklere katılmak, ofislerini ziyaret edip imza dağıtmak gibi yükümlülükleri var.
Mitrofanov, UEFA Kontrol Kurulu’na ayrıca Zenit’in “[Rusya Premier Ligi’nin] getirdiği gelirin tatminkâr bir düzeye çıkarılmasını hedefleyen yeniden inşa projesinde” görev aldığını da belirtiyor; bu proje “Deloitte ve Repucom ortaklığı” ile üstlenilmiş.
The Black Sea bir menfaat çatışması olup olmadığını sormak üzere 2016’da Amerikalı marka yönetimi firması Nielsen tarafından satın alınan Repucom’a ulaştı. Firma sorulara doğrudan yanıt vermeyi gizlilik sebebiyle reddetti.
Gazprom anlaşmaları üzerine yaptıkları tarafsız tahmini değer tespitinin nasıl olup da rapor tamamlanmadan aylar önce Zenit’in sunduğu bütçe dökümünde harfi harfine yer aldığını açıklamayı da reddettiler.
2014’ün başlarında Zenit UEFA’ya güncellenmiş hesaplarını sunarken, aralarında 2012 beyanlarını birkaç hafta sonra yayınlanacak olan Repucom raporuna uyacak şekilde yeniden yazmak da olan bir dizi enteresan muhasebe numarası yapmıştı. Almanya’daki da dahil olmak üzere Gazprom’a bağlı şirketlerden gelen ödemeler mucizevi bir şekilde Rus ana şirkete kaydırmıştı. Leonid Mikhelson’un Sibur Holding’inden gelen 6.4 milyon avro bütçeden yok olmuştu. (Sibur bu konuda yorum yapmayı reddetti.)
Mart 2014’ün ilk günlerinde Repucom raporunu bitirdi. Zenit, raporu UEFA’ya gönderdi. Rapor, Gazprom’un yıllık katkısını 75 milyona yükseltmişti. Gazprom’un bu cömertliğine rağmen Zenit’in yıllık bütçesi eksideydi, iki yıllık denk hesap açığı 92 milyon avroydu. UEFA, kulübün fair play kurallarını ihlal ettiğini ilan etti.
Anlaşma: Şampiyonlar Ligi’nden men riski yok
UEFA’nın finansal problemlerini öğrenmesinin ardından Zenit, Araştırma Komisyonu’nun başına (ölümcül derecede hasta Deheane yerine) geçici olarak getirilmiş Brian Quinn’i durumu düzelteceğine dair bir iş planıyla ikna etmeye çalıştı.
Kulübün getirdiği raporda hiç utanma yoktu. Yaptıkları planda Repucom’un tavsiyesine uygun bir şekilde Gazprom’un 2012 ve 2013 katkıları 74 milyonda kalıyor. Fakat kulüp sonraki dört sene için, yani 2014-2017 yılları arası için bu rakamı yıllık 90 milyona çıkarıyor, bu şekilde 2017’de finansal fair play kurallarına uyacağını söylüyor.
Plan, Gazprom’un altı yıllık dönem içinde Zenit’e 605 milyon avro pompalayacağına dair niyetini hiç saklamadan ortaya koyuyor; bu UEFA kurallarının açıkça ve ağır bir şekilde ihlal edilmesi demek. Buna rağmen Yargı Kurulu’nda bir hesaplaşma yaşanmıyor. Şampiyonlar Ligi’nden men söz konusu olmuyor.
Tam tersine, The Black Sea’nin elindeki rapora göre Araştırma Komisyonu, Zenit’in 90 milyonluk denk hesap açığını ve 605 milyonluk finansal dopingi kabul ediyor, kulübe özel bir anlaşma öneriyor: 6 milyon avroluk bir ceza öde, harcamalarını bir miktar kıs ve üç sene boyunca gözlem altında olmayı kabul et, böylece dosya kapansın.
Tahmin edileceği üzere Zenit anlaşmayı kabul ediyor. 8 Mayıs 2014’te kulüp ve Araştırma Komisyonu anlaşmayı imzalıyor. Ne UEFA’nın websitesinde ne de anlaşmanın herhangi bir yerinde Zenit’in finansal fair play kurallarını yüzlerce milyon dolar aşacağı belirtiliyor.
Diğer Rus kulüplerine de devlet teşviği
Brian Quinn, Zenit anlaşmasından hemen önce, kurumun bu kuşkulu anlaşmalarını protesto ederek UEFA’daki başmüfettişlik görevinden istifa etti. Yerine İtalyan ekonomi doçenti Umberto Lago getirildi.
Kulüp Finansal Kontrol Kurulu CFCB, büyük kulüplere zeytin dalı uzatırken, çok daha küçük çaplı ihlaller yüzünden küçük kulüplere men cezaları verdi ya da men cezası verilmesini tavsiye etti. Bu uygulama Lago döneminde de devam etti.
Finansal fair play takımlar arası mali eşitsizlikleri dengelemek için tasarlandıysa da, pratikte bir işe yaramadı. Bazı kulüplere haksız şekilde pompalanan milyonlar, bu kulüplerin borçlarını hızlıca kapatabilmelerini sağlıyor ve dolayısıyla onları men cezasından koruyor.
Federasyonun büyük kulüplerin kollandığı bu sistemin ortaya çıkışından pek utanç duymadığı da açık. Zenit anlaşmasının tamamlanmasını takip eden iki ay içinde iki Rus takımında daha finansal doping hadisesi gün ışığına çıktı: Lokomotiv Moskova ve Dinamo Moskova.
2013/2014 Rusya Premier Ligi 17 Mayıs 2014’te sona erdiğinde Zenit ikinci, Lokomotiv Moskova üçüncü olmuştu. Dördüncü sırada ise Dinamo Moskova vardı. Moskova takımları, UEFA Avrupa Ligi’ndeki üç Rus kontenjanından ikisini elde etmişti.
Temmuz geldiğinde kulüpler denk hesap belgelerini UEFA’ya teslim ettiler. Football Leaks dahilinde incelenen bu belgelere göre Lokomotiv 2012 ve 2013 yılları için toplam 30 milyon avro kâr ilan ediyordu. Dinamo’nun ise neredeyse aynı miktarda açığı vardı: toplam zararı 37 milyon avroydu. Dinamo için büyük talihsizlikti ama zarar, kabul edilen sınırı geçmiyordu.
Aynen bir sene önceki Zenit gibi bu iki kulüp de son derece kârlı sponsorluk anlaşmaları yapmıştı. Lokomotiv 2012 ve 2013’te 200 milyondan fazla, Dinamo ise 180 milyon gelir elde etmişti. Fakat yine aynı Zenit’te olduğu gibi bu gelir balonları da patlamak üzereydi. Lago’nun soruşturması, devlet eliyle yapılmış, şişirilmiş ve hileli anlaşmaları kısa sürede ortaya çıkardı.
Doğrudan Rusya Devleti’ne ait olan Rus Demiryolları, Lokomotiv hisselerinin %90’ına sahip ve demiryolu taşımacılığı alanında neredeyse tekel olduğu için ülkenin en büyük şirketlerinden biri. Geçtiğimiz sene elde ettiği gelir 20 milyar avro. Lokomotiv’in geriye kalan %10’luk hisselerin çoğu ise yine devlete ait VTB Bank’ın elinde. VTB aynı zamanda Dinamo Moskova’nın da ana ortağı.
UEFA soruşturmasının belgelerine göre, Lokomotiv 200.5 milyonluk sponsorluk gelirinin %94’ünün -yani 187 milyonun- Rus Demiryolları’ndan geldiğini açıkça belirtmiş. Bu, kulübün toplam 220 milyon avroluk iki yıllık bütçesinin %86’sının şirketten geldiği anlamına geliyor. UEFA, VTB’nin de Dinamo’nun sponsorluğunun %96’sını, yani 211 milyonluk bütçesinin aşağı yukarı %86’sını tek başına karşıladığını fark etmiş.
Ekim 2014’te CFCB Başkanı Rodrigues, her iki kulübe de yazarak sponsorluk anlaşmalarının dökümünü ve daha önemlisi, anlaşmaların dürüst olup olmadığını belirlemek üzere birer “tahmini değer tespiti” istedi. Rodrigues, PSG ve Man City soruşturmalarından farklı olarak bu sefer takımlara kendi denetçi firmalarını seçme izni verdi.
Lokomotiv PwC’yi, Dinamo ise Repucom’u tercih etti.
The Black Sea’nin elde ettiği denetçi raporları tartışmaya yer bırakmıyor. Finansal doping yapılmış. PwC’ye göre Lokomotiv’in Rus Demiryolları ile anlaşması iki katından fazla şişirilmiş; 187 milyona mal olan anlaşmaların gerçek ederi en fazla 87 milyon avro, ki bu bile oldukça cömert bir tahmin.
Repucom ise raporunda VTB’nin ederinin on katı civarı ödeme yaptığını belirtiyor, 90 milyonluk anlaşmanın gerçek ederi sadece 9 milyon.
Raporlar iki Rus kulübü için sıkıntılı günlere işaret ediyordu; gerçek ederler göz önüne alındığında Dinamo’nun gelirinden 155.7 milyon, Lokomotiv’inkinden ise yaklaşık 100 milyon avro uçup gidiyordu. “Demiryolcu” Lokomotiv’in kârlı anlaşması, şu anda bütçesinde 59 milyon avroluk büyük bir delikti.
9 Şubat’ta UEFA nihayet iki kulübün finansal ihlallerini mercek altına alacak soruşturmalar başlattı. Soruşturmalarla birlikte altı hafta sonra, yani 27 Mart 2014’te yapılacak olan Nyon buluşmasının tarihi de belirlendi; Moskova kulüpleri yeni oluşmuş borçlarının hesabını verecek ve bu durumu düzeltmeye yönelik planlarını anlatacaklardı.
Bu arada kulüpler Mart ayının başlarında, 2014 yılını kapsayan güncellenmiş mali kayıtlarını gönderdiler. Dinamo için durum felaketti, bütçe açığı 302 milyon avroya dayanmıştı. Lokomotiv ise Rus Demiryolları sponsorluğu ile şaşırtıcı bir şekilde aynı miktarda olan yeni bir finansal sponsorlukla bütçesini yamamıştı.
İsviçre’de final
Lokomotiv ve Dinamo, Mart 2014’te Nyon’da UEFA yetkilileri ile buluştular. 18 ay önceki Zenit toplantısıyla benzer olarak kulüplerin amacı, Finansal Kontrol Kurulu yöneticileri önünde savunma yapmak ve Yargı Kurulu’nun ağır yaptırımlarından kurtulmaya çalışmaktı.
Dinamo’nun yaptığı sunum, kulübün VTB’den gelen nakit paraya ne derece bel bağlamış olduğunu dürüst bir şekilde anlatıyor. Dinamo, kulübün sponsorluğunun %96’sını bankanın karşıladığını ve banka olmadan kulübün ayakta kalamayacağını söylüyor. Sundukları finansal tahminlere göre, çöküşten kurtulabilmek için VTB’nin kulübün kasasına yıllık en az 90 milyon avro aktarması gerekiyor. Bu, en fazla 40 milyon edecek anlaşmalar için 540 milyon ödenmesi anlamına geliyor.
Dinamo’nun dürüstlüğü UEFA için biraz fazlaydı. Yeni başmüfettiş Umberto Lago, bir kısmı hayali de olsa 300 milyonluk bütçe açığı yüzünden Dinamo’yu tüm UEFA karşılaşmalarından men etmesi yönünde Yargı Kurulu’na baskı yaptı. Yargı Kurulu da tam olarak bunu yaptı, kulüp bir yıllığına men edildi.
Ancak bu süreç içerisinde UEFA, Dinamo’ya bir iyilik ederek yayınlanacak karar metninden şişirilmiş VTB anlaşmalarına dair tüm detayların çıkarılması isteğini kabul etti; böylece Dinamo’nun Rus ve Avrupalı rakiplerinin kulübün yarım milyar avroluk sahtekarlığından haberi olmayacaktı.
VTB, EIC gazetecilerinin sorularına cevap vermeyi reddetti.
2015/2016 Avrupa Ligi’nde Dinamo’dan boşalan yere bir sonraki sırada bulunan Rubin Kazan yerleşti. Fakat bu dönemde Rubin Kazan, bir önceki sene imzaladığı bir fair play anlaşmasına tabiydi; CFCB, kulübün sahibi olan Tataristan’ın başkenti Kazan Belediyesi’nin büyük açıkları kapatmak için şüpheli borçlar vererek ve bağışlar yaparak kulübün kasasına 60 milyon avro aktardığını tespit etmişti.
Rubin Kazan, The Black Sea’nin sorularına yanıt vermedi ancak görünen o ki kulüp UEFA anlaşmasında denk hesap kurallarını yerine getirememiş, zira Kurul tarafından bu sene başlarında şampiyonalardan men edildi.
Nyon toplantısında Lokomotiv yetkilileri UEFA’ya Zenit’in anlattığına çok benzeyen bir hikâye anlattı. Rus futbolu yeni gelişmeye başlamış fakat gittikçe büyüyen bir pazardı; dijital altyapının yetersizliği ve televizyon yayınlarından gelen paranın kötü dağılımı sebebiyle gelir henüz düşüktü ve tabii ki Ruslar Avrupalılar ile karşılaştırıldığında “adam başına düşen harcanabilir gelir düzeyi düşüktü.”
Tüm bu problemlere rağmen Lokomotiv “2014’te olumlu finansal sonuçlar” alındığını belirtti, bir Rus firmasıyla yapılan yeni ve verimli anlaşma sayesinde kulübün sponsorluk gelirlerinde “kayda değer artış” görülmekteydi. Anlaşma Finresurs adlı bir şirketle yapılmıştı.
Anlaşmayı takip eden birkaç ay içinde, Mart 2014’ten yılın sonuna kadar, Finresurs inanılmaz bir şekilde kulüp için 95 milyon avro yaratmayı başarmıştı; 2013 yılındaki 41.5 milyonun iki katından fazlası.
Bu yeni iş ortağı, kulübün yıllık açıklarını azaltacak, açıkları bir ya da iki yıl içinde UEFA’nın kuralları çerçevesi içine çekecekti. Finresurs beş yıl boyunca yıllık en düşük 85 milyon avro sponsorluk geliri garantiliyordu: yani anlaşma süresinin toplamında 521 milyon avro.
Ortada tek bir sorun vardı. Bu iddiaların gerçeklik payı yoktu. Finresurs’un 2014’te toparladığı 95 milyonun tamamı Rus Demiryolları’ndan gelmişti. Geleceği temin edilen diğer gelirlerin de kaynağı burasıydı. Firmayla, Rus Demiryolları’nın parasını kulübe aktarmaya aracılık etmesi için anlaşılmıştı. Bu firmanın seçilmesinin sebebi de büyük olasılıkla bağlı olduğu şirket Trinfico’nun aynı zamanda Rus Demiryolları’nın özel emeklilik fonu Blagosostoyanie’yi idare ediyor olmasıydı. (Anlaşılan bu bilgi UEFA’ya asla verilmemiş.)
27 Mart toplantıları sona erdiğinde iki kulübü iki farklı kader bekliyordu. Umberto Lago Dinamo’yu Yargı Kurulu’na ve men cezasına doğru itmeye başlarken bir yandan da Lokomotiv için finansal usulsüzlüğünü örtbas edecek bir uzlaşma anlaşması hazırlıyordu.
Bu anlaşma 4 Mayıs 2015’te imzalandı. Lokomotiv’e 1.5 milyon avroluk bir ceza verildi ve oyuncu transferlerine bazı sınırlamalar getirildi. Ayrıca takip eden üç sene boyunca gözlem altında olacaktı, 2016 yılı sonunda kâr etmeye de söz verdi.
Anlaşma belgesinde Lokomotiv’in Rus Demiryolları paralarını Finresurs aracılığıyla saklamaya çalıştığına ve finansal doping yaptığına dair tek satır bulunmuyor. Tam tersine, Lago kulübün Finresurs ile çalışmasını uzlaşma anlaşmasının sebebi olarak gösteriyor, kulübün yeni sponsorluk anlaşmaları yaptığını ve birkaç sene içinde denk hesap getirecek şekilde “finansal bir plan ve iş takvimi” ibraz ettiğini belirtiyor.
Football Leaks belgeleri Lago ve CFCB’nin, Lokomotiv’in hesaplarının sahte ve şişirilmiş anlaşmalar sonucu ortaya çıktığını bildiklerini açığa çıkarıyor.
2017’de, Dünya Kupası’ndan bir yıl önce, hem Lokomotiv hem de Zenit UEFA uzlaşma anlaşmalarının zorunlu kıldığı kısıtlamalardan kurtuldular. Bu sene Zenit, ‘Deloitte Futbol Para Ligi’nin sıralamasına göre Avrupa’nın en zengin yirmi üçüncü takımı oldu. Geliri 180 milyon avro.
Bahsi geçen kulüplerin hiçbiri EIC gazetecilerinin sorularına yanıt vermedi.
Başlık fotoğrafı: Zenit - Dinamo Moskova maçı, Sergey Mihailiçenko/AA/Getty Images-Guliver